Herkesin zihni adaletin önemini anlayabiliyor mu?

Adaletin Tahakkukuna Vesile Olması İnsan dünya hayatında yaşamasını sürdürmek için diğer insanlarla ortak çalışmaya mecburdur. Ancak bu şekilde alışveriş yöntemiyle birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermiş olurlar. Fakat insandaki şehvet, öfke ve akıl gibi melekeler, imtihanın gereği olarak yaratıcı tarafından sınırlandırılmadığı için insanlar arasında zulüm ve haksızlıklar meydana gelebilir. Bu zulüm ve haksızlıkları önlemek için adalet ortak paydasına ihtiyaç vardır. Herkesin aklı aynı ölçüde adaletin önemini kavrayamadığından külli bir akla ihtiyaç vardır. Böyle külli bir akılsa ancak kanun şeklinde olur. Böyle bir kanun ise ancak herkesin doğruluğuna inandığı, hakkaniyetine güvendiği ve "Şeriatın kestiği parmak acımaz" diyecek ölçüde teslim olduğu Allah'ın vahiy olarak indirdiği dindir, şeriattır. Böyle bir şeriatın icrası için de peygamber gerekir. Peygamberin insanlar tarafından kabul görmesi için de Allah'ın ona olan desteğine işaret eden mucizelerle donatılması gerekir. Bütün bu şartlara haiz bir peygamberin ortaya koyduğu külli aklın bir tezahürü olan adalet ölçüsüne riayet etmeyi temin etmek için, adalet sahibi olan Allah'ın azamet ve büyüklüğünü imanlı kalplere yerleştirmeye ihtiyaç vardır. Böyle bir imanın gönüller üzerinde tesirini göstermesi için, onu ibadetle, özellikle günde en az beş defa tekrar edilen namaz ibadetiyle takviye etmek gerekir. Demek ki, ibadet Allah'a olan imanı kuvvetlendirir. İman ise, ilim ve kudretiyle her yerde hazır ve nazır olan Allah'ın azametini gönüllere yerleştirir. Allah'ın iman şuuruyla gönüllere yansıyan mehabet ve azameti, insanın âdil bir hayat çizgisini takip etmesini zorunlu kılar. Sonuç olarak bu açıklamaların da gösterdiği gibi, ibadetlerin ve özellikle namaz ibadetinin, insanların dünya hayatında en çok muhtaç olduğu adalet ölçüsünün hakkıyla gerçekleşmesine büyük bir katkı sunduğu açıkça görülmektedir.