Wednesday 29 July 2020

sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıklamalarından satır başları: ‏

Belediyeler tarafından belirlenen ve denentlenen yerlerden yapılmalıdır
Pazarlarda olabildiğince kısa kalınmalıdır
Alışverişte el sıkışarak pazarlık yapılmamalıdır
65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar pazarlarda bulunmamalı
Kesimler belediyelerin belirlediği yerlerde işin ehlince yapılmalı
Maske ve sosyal mesafe kuralına dikkat edilmeli
Bayram namazı ve cemaatle kılınacak cuma namazıyla ilgili tavsiyeler
Abdest cami şadırvanına bırakılmamalı evde alınmalı
Bayram ve cuma namazına herkes kendi seccadesiyle gitmelidir
Maske ve sosyal mesafe kuralı bütün bayram süresince geçerli önemli bir kuraldır, saflar sıklaştırılmamalı seyrek tutulmalı
Vaaz ve namaz süreleri Diyanet İşleri Başkanlığı'nın belirlediği üzere kısa tutulmalı
Cemaat en arka sıradan başlayarak dağılmalı
Gruplaşma olmamalı
Bayram günlerinin nasıl geçirilmesi gerektiğiyle ilgili tavsiyeler
65 yaş üstü kronik hastalıkları olanlar bayram ziyaretine gitmesin
Mezar ziyaretleri bayram sonrasına bırakılmalı
Bayramlaşmalar yüz yüze değil mümkün olduğunca telefonla yapılmalı
Kalabalık Kurban yemekleri verilmemeli
Et dağıtılacaksa dikkatli olunmalı
Bir araya gelmek zaruri ise açık ortamlar tercih edilmeli
Eve ziyaretçi alınmışsa, ev havalandırılmalı
Hasta ziyaretinden uzak durulmalı
El öpmeyi, el öptürmeyi, tokalaşmayı, sarılıp öpüşmeyi gelecek bayramlara erteleyeceğiz

HRW raporu: "Cezasızlık, ‏polis ve bekçiyi kötü muameleye teşvik ediyor"

Türkiye’de polis ve bekçilerin uyguladığı işkence ve kötü muameledeki artışa dikkat çeken İnsan Hakları İzleme Örgütü, cezasızlık politikasının güvenlik güçlerini işkenceye teşvik ettiğine vurgu yaptı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Türkiye’de artış gösteren gözaltında işkence ve kötü muamele vakalarına ilişkin hazırladığı raporda durumun endişe verici boyuta ulaştığına dikkat çekti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda, polis ve bekçilerin uyguladığı işkence ve kötü muamele vakalarının artışına dikkat çekilirken, iddiaların soruşturulmadığını ya da suçların cezasız bırakıldığı vurgulanıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) raporu, Türkiye'de artış gösteren gözaltında işkence ve kötü muamele vakalarının endişe verici boyuta ulaştığına dikkat çekiyor. 
 
DW Türkçe'de yer alan habere göre, "Türkiye: Polis ve Bekçi İşkence ve Kötü Muamele Yapıyor" başlığıyla bugün kamuoyu ile paylaşılan araştırma, polis ve bekçilerin şiddetine maruz kalan kişilerin yaşadıklarını mercek altına alıyor. Raporda, yaşanan hak ihlallerine dair mağdur beyanları, raporlar ve fotoğraflar yer alıyor.

Rapora göre, Türkiye'de gözaltında işkence ve kötü muamele 15 Temmuz darbe girişiminden sonra dört sene içinde belirgin bir şekilde artış gösterdi. 

Raporda görüşlerine yer verilen İnsan Hakları İzleme Örgütü Program Direktörü Yardımcısı Tom Porteous'a göre, güvenlik görevlilerinin uyguladığı ihlallere karşı işlenen suçların cezasız bırakılması, suçu işleyenlere yasaların üstünde olduklarına dair bir mesaj veriyor ve onları gözetimlerindeki kişilere kötü muamele etmeye teşvik ediyor.


Porteous, “Türk makamları bu ciddi kötü muamele iddialarını derhal soruşturmalı ve sorumluların hesap vermesini sağlamalıdır” diye ekledi.

İki vakada, “polis memurlarının polis köpeklerini insanlara kendi evlerinde saldırtması sonucunda mağdurların uzuvlarında ısırık izleri oluştuğunu” belirten HRW, tüm vakalarda yetkililerin işkence ve kötü muamele iddiasını reddettiğine işaret etti.

Bir çok işkence ve kötü muamele vakasından örneklerin yer aldığı açıklamada, 26 Haziran'da Amed’de HDP’li Sevil Çetin'in evine düzenlenen baskını ve köpekli işkenceyi hatırlattı.

Porteous, “Güvenlik görevlilerinin uyguladığı ihlallere karşı yaygın cezasızlık, onlara yasaların üstünde olduklarına dair bir mesaj veriyor ve onları gözetimlerindeki kişilere kötü muamele etmeye teşvik ediyor” dedi.

Porteous, “Türkiye Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı, Türkiye'nin işkence ve kötü muamele mutlak yasağına uyacağını ve kötü muameleden sorumlu olanların adalete teslim edileceğini koşulsuz olarak açıkça belirtmelidir” çağrısında bulundu.


Sosyal medya düzenlemesi yasalaştı.


Sosyal medyaya ilişkin kanun teklifi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Düzenlemeyle Twitter, Facebook gibi şirketlere Türkiye'de temsilcilik açma zorunluluğu getiriliyor. Temsilcilik açmayanlara kademeli olarak ceza verilecek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, sosyal medya düzenlemesini uzun mesainin ardından kabul etti.


 Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'a "sosyal ağ sağlayıcı" şeklinde yeni bir tanımlama getiriliyor.

'Sosyal ağ sağlayıcı' tanımı geliyor
Bu kapsamda kullanıcıların internet ortamında sosyal etkileşim amacıyla metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkan sağlayan gerçek veya tüzel kişiler, "sosyal ağ sağlayıcı" olarak tanımlanacak.

Yasaya göre, günde 1 milyondan fazla kullanıcısı olan Twitter, Facebook gibi şirketler Türkiye'de temsilcilik açacak. 

Temsilcilik açmayanlara, para cezasından reklam yasağına uzanan ve bant daraltılması ile sonuçlanabilecek kademeli yaptırımlar uygulanacak.
Sosyal ağ sağlayıcı bu kişinin kimlik ve iletişim bilgilerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) bildirecek. Temsilcinin gerçek kişi olması halinde Türk vatandaşı olması zorunlu olacak. Verilen önergenin kabul edilmesiyle, bu maddenin ve bağlı düzenlemelerin yürürlük tarihi 1 Ekim 2020 tarihinde olarak değiştirildi.

Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, BTK tarafından bildirimde bulunulacak. Bildirimden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcıya, BTK Başkanı tarafından 10 milyon lira idari para cezası verilecek.
 SOSYAL MEDYA YASASI MADDELERİ NELER?
Kanunla, internet kullanıcılarının kişisel başvurularında veya kamu kurumlarının bildirimlerinde yaşanan zorlukların aşılması için sosyal ağ sağlayıcılarla muhataplık ilişkisi kurulması amaçlanıyor.

Kanunla, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'a "sosyal ağ sağlayıcı" şeklinde yeni bir tanımlama getiriliyor.

Bu kapsamda kullanıcıların internet ortamında sosyal etkileşim amacıyla metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkan sağlayan gerçek veya tüzel kişiler, sosyal ağ sağlayıcı olarak tanımlanacak.

İdari para cezaları, muhatabın yurt dışında bulunması halinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından doğrudan doğruya muhataba, internet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya diğer iletişim araçlarıyla da bildirilebilecek.

Tuesday 28 July 2020

AKP’li Çamlı: “Kadın-Erkek Eşit Değildir”

AKP’li Çamlı: “Kadın-Erkek Eşit Değildir”


AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, "Kadın erkek eşit değildir, eşitlik koca bir tantanadır" açıklamasının tepki çekmesi üzerine yaptığı diğer açıklamada görüşlerini savundu. Çamlı, "Kadın ve erkeği eşitliğe zorlayanlar en büyük kötülüğü yapanlardır, tavuğa horozluk yaptıramazsın" dedi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, Twitter hesabından, “Kadın erkek eşit değildir, eşitlik koca bir tantanadır.
Eşitlik hayvan ve eşyada olabilir. İnsan eşrefi mahluktur, eşi benzeri olmaz. Erkek ve kadın da öyle” paylaşımında bulundu.

Konuyla ilgili Hürriyet'ten Turan Yılmaz'a açıklamalarda bulunan Çamlı, şunları söyledi:

“Bunu hiçbir akıl, göz, izan sahibi ifade edemez. Şekil olarak da eşit değildir, ruh yapısı olarak da eşit değildir, psikolojisi de eşit değildir. Allah nasıl şirk kabul etmezse, insan da kabul etmez. Kadın ve erkeği eşitliğe zorlayanlar en büyük kötülüğü yapanlardır. Onların fıtratına, yani yaradılışlarına müdahale etmemek gerekir. Kadın ve erkeğe birbirlerinin tamamlayıcısı denebilir. Tavuğa horozluk yaptıramazsın, horoza tavukluk yaptırırken, yumurta çıkmaz. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetten bahsediliyor, bana göre bu da yanlıştır. Şiddetin kadını, çocuğu gibi erkeği de vardır. Erkek şiddet görmüyor mu yani? İlla pazudan olmuyor ki şiddet, kasları birinin elinde, diğerinin dilinde, dildeki kas da önemli.”



Çamlı, bu ifadelerinin tepki çekmesi üzerine yaptığı açıklamada “… Kadın ve erkeği eşitliğe zorlayanlar en büyük kötülüğü yapanlardır. Onların fıtratına, yani yaradılışlarına müdahale etmemek gerekir. Kadın ve erkeğe birbirlerinin tamamlayıcısı denebilir. Tavuğa horozluk yaptıramazsın, horoza tavukluk yaptırırken, yumurta çıkmaz. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetten bahsediliyor, bana göre bu da yanlıştır. Şiddetin kadını, çocuğu gibi erkeği de vardır. Erkek şiddet görmüyor mu yani? İlla pazudan olmuyor ki şiddet, kasları birinin elinde, diğerinin dilinde, dildeki kas da önemli.” şeklindeki sözleriyle “çıtayı yükselterek” kadına yönelik şiddeti de meşrulaştıran sözler sarf etti.

Çamlı’nın ifadeleri, iktidar cenahından kadınlara yönelik sarf edilen ayrımcı sözlerin münferit bir örneği değil, bilakis bir politik tercihin sonucu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da farklı tarihlerde kadın ile erkeğin eşitliğinin “fıtrata ters” olduğunu ifade eden açıklamalarda bulunmuş, iç kamuoyunda sert tartışmalara neden olan sözler, aralarında Guardian, Independent, BBC ve Telegraph gibi küresel medya kuruluşlarının da bulunduğu medya organlarında, “Erdoğan’ın kadın haklarına yönelik olumsuz tutumunun artarak devam ettiği ve hükümetten bazı isimlerin de kadına yönelik baskıcı politikalarının da son dönemde belirgin hale geldiği”  şeklinde yorumlanmıştı.


Akşener: ‏Demirtaş’a yapılan saldırı ne ilk ne de son olacak.



İYİ Parti lideri Meral Akşener Meclis grup toplantısında Başak Demirtaş’a yönelik cinsiyetçi saldırıya ilişkin ‘Kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaya, son verin artık’ diyerek tepki gösterdi

İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Akşener, Başak Demirtaş’a yönelik cinsiyetçi saldırıya ilişkin konuşurken çok sinirliydi. Akşener, “Yeter artık! Çirkin dilinizi de, kirli ellerinizi de, kadınların üzerinden çekin artık. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaya, son verin artık.” ifadelerini kullandı.
Kadın bedeninden siyaset yapmayın

Başak Demirtaş’a saldırı ne ilk ne de son olacaktır. Benzeri çirkin saldırıları yaşamış bir kadın olarak umarım ki son olur ama bu bir zihniyet meselesi. Bizi yönetenler bu konuda net bir tavır almadıkları sürece bu çürümüşlük devam edecektir. Onun için sayın Erdoğan başta olmak üzere Türkiye’yi yönetenleri bu konuda tutum almaya davet ediyorum. Bu ahlaksızlık, işine geldi mi kadının iffetinden dem vurup, icap ettiğinde, kadınlarımıza yönelik her tür alçaklığa yol veren, bir çürümüş zihniyetin ürünüdür. Türkiye’nin namuslu, haysiyetli insanları adına, bir kez de buradan sesleniyorum: Yeter artık! Çirkin dilinizi de, kirli ellerinizi de, kadınların üzerinden çekin artık. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaya, son verin artık.


DEVLET YÖNETMEK LİYAKAT İSTER: Hal böyleyken, bazı soruları sormak en doğal hakkımız: Sayın Erdoğan Ergenekon ve Balyoz yargılamalarında suçsuz yere yatan insanlarımız, özellikle mi FETÖ’cülere kırdırıldı? Onca asker-sivil vatanseverimiz, hiçbir suçları yokken, özellikle mi FETÖ’cülere kırdırıldı? Onuru için silahını ateşleyen Yarbay Ali Tatar gibi, Kaşif Kozinoğlu gibi kıymetlerimiz, özellikle mi FETÖ’cülere kırdırıldı? İktidar hesaplarınızı, vatanını milletini seven insanları, teröristlere kırdırmak üzerine mi yaptınız? Tek adam sistemini kurma planlarınızı, Atatürk’ü, Cumhuriyetimizi seven insanları, hainlere kırdırmak üzerine mi inşa ettiniz? Güç sevdanız, yerin dibine batsın! Devlet yönetme anlayışınız, yerin dibine batsın! Kazanmak için her türlü kötülüğü yapmayı mübah gören zihniyetiniz, yerin dibine batsın! Yazıklar olsun. Yol arkadaşlarım; devlet yönetmek, devlet gibi davranmakla mümkündür. Devlet yönetmek, ahlak ister, ciddiyet ister, liyakat ister. Bunlara sahip değilseniz, hakikat bir gün mutlaka gelir, yakanıza yapışır.

GÜREŞÇİ ATANINCA KALİFİYE VATANDAŞ İNCİNİYOR: Çünkü gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi, çok enteresan bir huyu vardır. Nitekim bu nedenle, AK Parti iktidarının en çok korktuğu şey de, gerçekleri konuşmaktır. O yüzden memlekete haftalardır darbe tartıştırıyorlar. Seçim tartıştırıyorlar. Bugün, vefatının 5.’inci yılında saygıyla ve özlemle andığım, rahmetli Demirel’in dediği gibi: “Meseleleri, mesele etmeyince ortada mesele kalmaz” sanıyorlar. Ama unutuyorlar ki, “Tencere her hükümeti sallar.” İşte o nedenle istedikleri kadar uğraşsınlar, başaramayacaklar. Çünkü artık milletimizin bu suni gündemlere karnı tok. Çünkü insanımızın karnı aç. Çünkü esnafımızın cebinde para yok. Çünkü gençlerimiz işsiz. AK Parti’ye oy verenin durumu da aynı, İYİ Parti’ye oy verenin de durumu aynı. Yıllardır AK Parti’yi ayakta tutan vatandaşlarımız da, artık gerçeği görüyor. Kendi çocukları, kendi eşleri, bizzat kendileri işsizken, mutfakta tencereyi kaynatmakta zorlanırken, ay sonunu getiremiyorken, saraya kapanan Sayın Erdoğan’ın ve çevresinin sürdüğü sefayı görüyorlar. Özel kalem müdürünün eşini, Türkiye’nin gerçeklerini araştırmakla görevli TÜİK’in başına atayınca, üniversiteli gençlerimin hayalleri soluyor. Milletçe sevdiğimiz, başarılarıyla gurur duyduğumuz bir sporcumuz da olsa, banka yönetim kuruluna bir güreşçi atandığında, aylardır işsiz gezen doktoralı ekonomistim isyan ediyor. RTÜK Başkanı, bir başka bankanın yönetimine atanıp, 4’üncü maaşını almaya başlayınca, bankaya olan borcu yüzünden intihar eden babalarımızın ruhları inciniyor.

 

Sunday 26 July 2020

CHP'de PM için en genç aday

Kılıçdaroğlu'nun anahtar listesinde dikkat çeken 3 isim

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PM'de birlikte çalışmak istediği isimleri belirlemek için 74 kişilik anahtar liste oluşturdu. O listede dikkat çeken isimler de var.

Bu isimlerin en önemlileri arasında
CHP'de PM için en genç aday!
CHP'nin 37'nci Olağan Kurultayı'nda en genç Parti Meclisi (PM) üyesi adayı 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Esra Dirican oldu.
Gerçek Gündem'de yer alan habere göre; CHP'nin 37'nci Olağan Kurultayı'nda en genç Parti Meclisi (PM) üyesi adayı 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Esra Dirican oldu.

CHP Bakırköy Gençlik Kollarında siyasete başladığını söyleyen Esra Dirican "15 yaşından beri siyasetle ilgileniyorum. Genç bir PM üyesi adayı olduğum için çok mutluyum. En genç PM üyesi adayı olmak gurur ve onur verici. Umarım PM'ye seçilirim. Seçim sonuçlarını merakla bekliyorum. Gençlerin temsilcisi olmak istiyorum" dedi.

İstanbul’da ‎“Halk Süt” ‏dağıtımı yapan İBB ekibine saldırı ‎


 

İstanbul’da “Halk Süt” dağıtımı yapan İBB ekibine saldırı
 

İBB Sözcüsü Ongun, Gaziosmanpaşa’da süt dağıtımı için görevlendirilen işçilere, kalabalık bir grup tarafından saldırı yapıldığını duyurdu. Saldırıya ilişkin Twitter adresinden açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belesiyesi Sözcüsü Murat Ongun, olayı kınayarak, yasal girişimleri başlattığını bildirdi.


YASAL GİRİŞİMLER BAŞLATILDI

Saldırıya uğrayan belediye işçilerinin fotoğrafını paylaşan Murat Ongun, “Çocuklarımıza ücretsiz Halk Süt dağıtımı yapan ekibimize bugün Gaziosmanpaşa’da kalabalık bir grup tarafından saldırı yapılmıştır. Süt dağıtan birimimize yapılan bu saldırıyla ilgili yasal girişimler başlamıştır. Olayı kınıyor, yaralanan personelimize acil şifalar diliyoruz” açıklaması yaptı.

Saturday 25 July 2020

Dolar haftanın ilk gününde yükselişini sürdürüyor! ‏

Dolar haftanın ilk gününde yükselişini sürdürüyor! 
İşte son durum
Dolar/TL, güne yükselişle başlamasının ardından 6,79'dan işlem görüyor. Aynı dakikalarda euro 7,41'den, sterlin ise 8,49'dan alıcı buluyor.
.
Avro/dolar paritesi ise yükseliş eğilimini sürdürerek 1,1627 ile Ekim 2018'den bu yana en yüksek seviyesini görmesi sonrası şu dakikalarda 1,1616'dan işlem görüyor.

Analistler, dün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) politika faizini yüzde 8,25'te sabit bıraktığını hatırlatarak, bugün yurt içinde piyasalar kapandıktan sonra yayımlanması beklenen uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poors'un Türkiye değerlendirmesinin takip edileceğini belirtti.
Bugün dünya genelinde açıklanacak Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinin piyasaların odağında olacağını ifade eden analistler, yeni tip koronavirüs tedavisine ilişkin haber akışı ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere jeopolitik gelişmelerin izleneceğini dile getirdi. Analistler, teknik açıdan dolar/TL'de 6,84 - 6,86 dar bandının takip edileceğini kaydetti.

Wednesday 22 July 2020

Her hafta ‎43 ‏basın emekçisi işsiz kalıyor

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gazetecilere de yaramadı: Haftada 43 basın emekçisi işsiz kaldı!
Her hafta 43 basın emekçisi işsiz kalıyor
Türkiye'de medya çalışanları son yıllarda zor günler yaşıyor. Bir yandan AKP iktidarının muhalif isimlere yönelik cadı avı, diğer yandan yargı eliyle oluşturulan baskılara işsizlikler de ekleniyor.

CHP tarafından hazırlanan bir rapora göre, her hafta 43 basın emekçisi işsiz kalıyor

CHP Genel Başkan, basına yönelik raporunu paylaştı. Rapora göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde işinden olan basın emekçisi sayısı 4 bin 892 oldu.

İnternet gazetecileri isyanda: Tüm dünyada gazeteciyim, Türkiye hariç
Tüm dünya dijital medyaya geçerken ülkemizde ise internet gazeteciliğinin hâlâ bir adı yok. İktidar partisinin toplantılarını izleyemiyorlar, adliyelerde sorun yaşıyorlar, çoğu zaman Cumhurbaşkanlığı tarafından basın kartı verilmediği için kolluk kuvvetlerinin tacizine maruz kalıyorlar... "Sen gazeteci değilsin, kartın rengi eskiden sarıydı şimdi mor, sarı basın kartı olmayanlar geçmesin..." Bunlar gazetecilerin en çok duyduğu cümleler haline geldi. Peki internet gazetecileri ne zaman basın kanunu kapsamına alınacak, internet gazeteciliğinde çalışanlar sahada ne yaşıyor? Soruşturmamızın ilk ayağında gazeteciler yaşadıklarını anlatıyor

Enflasyon Türkiye'de yoksulluk sınırını yükseltiyor.


 Bir aile için 7 bin lira yeterli değil
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

 Türkiye'de Sivil İşçi Sendikaları Birliği verilerine göre, Türkiye'de yüksek enflasyon oranları, yoksulluk sınırının aile başına 7 bin liraya yükselmesine neden oldu.


Raporda, 4 kişilik bir aile için asgari yaşam standardının 6 bin 897 liraya, 69 kuruşa ulaştığı, açlık sınırının ise 3 bin 408 liraya, 93 kuruşa ulaştığı belirtildi.

 
Ve bu sayı geçen aya göre% 0.56 daha fazla. Bir çalışanın açlık limiti ile bir önceki aya göre% 0,41 oranında artarak 2.636,64 liraya, yoksulluk sınırı ise 3 bin 408,93 TL'ye ulaştı.

Bu bağlamda, Türkiye ekonomisi, Türkiye Devletinin dış borcunun hacmi 253 trilyona yükseldiğinden, Uluslararası Finans Enstitüsü tarafından hazırlanan rapora göre, küresel borcun hacmi geçen yılın üçüncü çeyreğinde 9 trilyon doları artarak 253 trilyon dolara ulaştı. Türkiye ise raporda artış olduğunu gösterdiBireyler ve şirketler düzeyinde borç hacmi.

TL değerinin% 83'ünü ve işsiz sayısı 4.5 milyon kişiye ulaşan Erdoğan, Ankara'yı ulusal üründe 1.216 trilyon dolarlık zarara sürükledi. Türkiye hükümeti 2011 yılından bu yana ekonomik planını uygulayamadı

Farklılıkları tüm siyasi ve ekonomik çevrelerle genişledi; Ülkenin yaşadığı ekonomik krizin arka planına ve bunu çözme girişimlerine kafa karıştırıcı bir şekilde karışmasına karşı Erdoğan, faiz oranlarını azaltmayı kategorik olarak reddetmesinden sonra merkez bankası valisi Murat Taten Qaya ile çatıştı ve ülke başkanı onu reddetme kararı verdi; Halefine «Murat Uissal» gelince çıktıAtamasından bu yana yedi kez faiz oranlarını düşürerek Erdoğan'ı tatmin etmek,Fotoğraflar alanda rekor seviyeler
Yine dolar kurundan enflasyona, pek çok makro ve mikro göstergede oluşan olumsuz tablo dikkat çekiyor. yeni sisteme geçilen Temmuz 2018’de ortalama 4,73 TL’den işlem gören dolar kuru, küresel gelişmeler ve Türkiye ekonomisinde bozulmanın da etkisi ile bugün 6,85 seviyelerinde işlem görüyor.

merkez Bankası’nın faizlerini hızla düşürmesi ile yüzde 24’ten yüzde 12’ye gerileyen enflasyon ise, yeniden yükselişte. Temmuz 2018’de yüzde 12,15 olan enflasyon, son verilere göre yüzde 12, 6. Milyonlarca insanı odaklı işsizlik ise tarihi seviyelere çıkmış durumda. temmuz 2018’de yüzde 10,1 olan işsizlik oranı, yüzde 13’e çıktı ve işsiz sayısı 4 milyona dayandı. Yükselişin süreceği öngörülüyor.

İstanbul Valiliği'nde tadilata ‎3 ‏milyonluk ihale.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın da makam odasının bulunduğu İstanbul Valiliği ana makam katında tadilat için 3 milyon 381 bin TL’lik ihaleye çıkıldı.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın "ihtişamlı" makam odasının da bulunduğu İstanbul Valiliği ana makam katında tadilat için 3 milyon 381 TL'lik ihaleye çıkıldı. İhalenin, Türkiye’de ilk yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakasının görülmesinden dokuz gün sonra yapılması dikkat çekti.

Birgün'den İsmail Arı'nın haberine göre, İstanbul Valiliği’ne bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, 20 Mart tarihinde “Valilik ana makam katı bakım onarım ve tefrişat uygulama işi” adı altında bir ihale düzenledi. İhaleyi, 3 milyon 381 bin TL teklif veren Alba İnşaat Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nin kazandığı açıklandı. Milyonlarca liralık ihale, Kamu İhale Kanunu’nun tartışmalı “Belli istekliler arasında” usulü ile yapıldı
MAKAM ODASINA DUŞA KABİN YAPTIRMIŞTI

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü olduğu 2004 yılında da yine çok tartışılan bir tadilata imza atmıştı. Yerlikaya, Personel Genel Müdürü olduktan kısa bir süre sonra, yedi katlı genel müdürlük binasının üçüncü katındaki makam odasını yeniletme çalışmalarına başlamıştı.

Yerlikaya’nın isteğiyle yenilen makam katında 30 kişilik özel bir toplantı salonu, danışmanları için düzenlenmiş bir oda, ziyaretçilerin kabul edildiği bir odanın yanı sıra dinlenme ve özel çalışma odası yapılmıştı. Çalışma odasının bir bölümüne banyo yaptıran Yerlikaya, duşa kabin de yaptırmıştı. Yerlikaya, makam katının yenilenmesine, daha önceki “çalışma ortamının sağlıksız olmasını” gerekçe göstermişti.

Tuesday 21 July 2020

TÜİK, ‏güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların istatistiklerini ‎.

TÜİK, 2015 ve 2019 verilerini karşılaştırarak, güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların istatistiklerini paylaştı. Buna göre, 511 bin 247 çocuğun yüzde 46.1’i mağdur oldu, yüzde 32.9’u ise suça sürüklendi.
Türkiye İstatistik Kurumu, 2015 ve 2019 verilerini karşılaştırarak, güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların istatistiklerini paylaştı. 2019 yılında bir önceki seneye göre çocukların karıştığı olay sayısı yüzde 5.8 artarak 511 bin 247 oldu. Bu çocukların yüzde 46.1’lik en büyük kısmı mağdur olurken, 168 bin 250 çocuk ise suça sürüklendi

Güvenlik birimlerine 2019 yılında gelen veya getirilen çocukların yüzde 46.1'i mağdur olarak, yüzde 32.9'u kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği savıyla (suça sürüklenme), yüzde 15.1'i bilgisine başvurma amacıyla, yüzde 3.4'ü kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan), yüzde 2,5'i de bu nedenlerin dışındaki diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldi.

tuik-guvenlik-birimlerine-gelen-veya-getirilen-cocuklarin-istatistiklerini-paylasti-759275-1.
Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2019 yılında, 2018 yılına göre yüzde 5.8 artarak 511 bin 247'ye yükseldi.

 Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre; CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, verileri açıklamayan TÜİK Başkanı Yinal Yağan ve kurumun görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. İlgezdi, 2018 yılı verilerinin 1 Ağustos 2019 tarihinde açıklanması gerektiğini vurgulayarak “Açıklanan rakamlar büyük bir infial yaratmış, ulusal ve uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. TÜİK açıkça veri gizleyerek yaşanan sorunların üzerini örtmeye, sorunları göstermemeye çalışıyor ve açıkça suç işliyor” değerlendirmesini yaptı. İstatistiklerde uyuşturucu kullanan, cinsel istismara uğrayan çocuklarla ilgili çarpıcı veriler bulunuyordu. 


TÜİK’in her yıl ağustos ayında bir önceki yıla ait açıkladığı suça sürüklenen çocuklarla ilgili veriler 2019 yılında açıklanmamıştı. En son Ağustos 2018 tarihinde 2017 yılına ait veriler açıklanmıştı. Türkiye’de 2017’de suça sürüklenme nedeniyle getirilen çocuk sayısı 107 bin 984 oldu. 

Söz konusu çocukların yüzde 57.7’sini 15-17, yüzde 23.3’ünü 12-14, yüzde 18.5’ini ise 11 yaş ve altı gruptakilerin oluşturduğu görüldü. Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların yüzde 66.1’i erkek, yüzde 33.9’u ise kız çocuklarından oluştu.

Güvenlik birimlerine getirilen çocukların yüzde 34.4’üne yaralama, yüzde 24.8’ine hırsızlık, yüzde 6.6’sına Pasaport Kanunu’na muhalefet, yüzde 6.2’sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 3,9’una mala zarar verme suçu isnat edildi. Adli birimlere sevk edilen çocuk sayısı 66 bin 321 olarak belirlendi. Suça sürüklenen çocukların yüzde 33.3’ünün bağımlılık yapan madde kullandığı tespit edildi. Suç mağduru çocukların yüzde 54.4’ünün erkek, yüzde 45.6’sının kız çocuğu olduğu görüldü.

.Türkiye'de işsizlik

Gerçek işsizlik oranı yüzde 24,6 , blogunda yayımladığı yazısında yaptığı hesaplamayla Türkiye'deki gerçek işsizlik sayılarına odaklanıyor. Eğilmez'e göre ülkedeki geniş işsizlik oranı yüzde 24,6.


 “Her ne kadar kamuoyunda büyük kuşkular yaratsa da TÜİK’in esas aldığı resmi işsizlik oranı hesaplaması esas alınan varsayımlar altında doğru olabilir. Buradaki mesele esas alınan varsayımların Türkiye hesaplaması için gerçekleri yansıtmamasıdır. Çünkü gelişmiş ülkelerde işsizler sürekli başvuru yaptığı halde bizde bir süre sonra umudunu kesenler iş başvurusunda bulunmuyor ve işsiz sayılmaktan çıkıyor. O nedenle Türkiye’deki işsizliği en doğru gösteren oran yukarıda değindiğimiz son 4 ay içinde işi olmadığı ve işbaşı yapmaya hazır olduğu halde iş için başvurmayanların da dahil edildiği geniş işsizlik oranı olan yüzde 24,6’dır ve bu oran 2013 yılından beri sürekli artış eğilimindedir,” diye noktaladığı yazısının tamamını okumak için tıklayınız.

DUVAR – İktisatçı Mahfi Eğilmez, kişisel blogunda yayımladığı “Gerçek İşsizlik Oranı” başlıklı yazısında, TÜİK verilerinden yola çıkarak Türkiye’deki gerçek işsizlik sayılarının hesaplamasını yapıyor.

Eğilmez, TÜİK verilerinden yola çıkarak yaptığı hesaplamada resmi işsizlik oranıyla geniş işsizlik oranı arasındaki ilişkinin koptuğunu gösteriyor ve Türkiye’deki geniş işsizlik oranının yüzde 24,6 olduğunu ortaya koyuyor.

 Türkiye, 15-24 yaş arası işgücü içindeki işsizlik oranı göz önüne alındığında %25,2 ile OECD ülkeleri arasında 2019 yılında Yunanistan, İspanya ve İtalya’nın ardından 4. sırada yer aldı. 2019 yılında genç işsizliğinde Avrupa Birliği ortalaması %14,3 olurken OECD ortalamasının ise %11,7 olduğu görüldü. Meral Akşener, kullandığı ifadelerde OECD ortalamasını %11,2 olarak belirtmişti, ancak 2019 yılında gerçek oran bundan biraz daha yüksek. Bu değerler aynı yılda Güney Kore’de %10,4, Meksika da ise %7,2 seviyelerinde. Genç işsizliğinin 2019’da en az olduğu OECD ülkeleri ise %5,7 ile Almanya, %5,6 ile Çek Cumhuriyeti ve %3,7 ile Japonya. Ayrıca Eurostat’ın verilerinde de Avrupa Birliği’ne ülkelerin genç işsizlik ortalaması 2019’da %14,4.

Türkiye'nin işsizlik ekonomisi ... endişe verici rakamlar ve pazar çöküyor

Türkiye'de işsizlik… çökmekte olan bir pazarda endişe verici rakamlar Türkiye'de işsizlik… çökmekte olan bir pazarda endişe verici rakamlar

Ülkedeki Corona virüsü salgını ve öte yandan para biriminin fiyatında keskin bir çöküşün bir sonucu olarak ülkenin maruz kaldığı akut ekonomik krizden önceki ay olan Mart ayının sonuna kadar Türkiye'de 3,9 milyondan fazla işsiz oturuyor.

Krizler, Nisan 2020'den bu yana Türkiye'nin ekonomisini hızlandırmaya başladı ve Türk hükümetinin Corona salgınının ülkeye yayılması üzerinde kaosun ortaya çıkmasıyla birlikte, döviz kurunun dolar karşısında tarihsel seviyelere düşmesine neden olan parasal ve finansal zorluklar.

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan son verilere göre, yerel pazarda işsiz sayısı geçen Mart sonuna kadar yaklaşık 3 milyon 971 bin kişiye ulaşırken, işsizlik oranı% 13,2 iken, tarım dışı işsizlik oranı% 15,0 oldu

İktidar partisinin yüzünden Türkiye’nin borçları artıyor!!

447 milyar dolardı ... Türkiye borç cehennemine nasıl girdi?

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin politikaları, Türkiye'nin komşu ülkelerle gergin ilişkiler arasında Türkiye'nin en kötü ekonomik zamanlarını yaşadığı karanlık bir tünele girmesine neden oldu.

Türkiye Merkez Bankası bugün Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bir yıl veya daha kısa bir sürede borçlu olduğu dış borcun geçen Mayıs sonunda yaklaşık 170 milyar dolar olduğunu açıkladı.

Türk halkı kötüleşen ekonomik koşullardan muzdarip, bu durum Erdoğan'ı görmezden gelmek ve Osmanlı Halifeliğini yeniden kurma hayali peşinde paralı askerleri ve aşırılık yanlısı grupları desteklemek için fon sağlamakla geliyor.
Türkiye'nin birçok ülkeyle ilişkilerinde gerilime neden olan ve yabancı ülkelerle olan ticari ilişkilerin bozulmasına neden olan,
Bu, yabancı para birimleri sağlamanın en önemli nedenlerinden biriydi.

Küresel raporlar, birçok Türk hükümet kurumunun ekonomik göstergelerdeki düşüş ve liranın dolara karşı düşüşü nedeniyle projelerini finanse etmek için yurt dışından borçlanmak zorunda kaldığını belirtti.

Birçok Türk kurumu, aralarında belediyeler ve Yollar Genel Müdürlüğü, hatta Eğitim Bakanlığı olmak üzere yurt dışından borçlanmaya başvurdu.

Buna ek olarak, lira Eylül 2016'da dolar karşısındaki üç liraya kıyasla, Temmuz ayında dolar başına 7,2 liradan en düşük seviyesine ulaştı.

2003 yılında Erdoğan'ın iktidara gelmesinden bu yana Türkiye'nin dış kamu borcu% 210,34 arttı. Dış borç, 2020 yılında 144 milyar dolardan 306,9 milyar dolar artarak 446,9 milyar dolara yükseldi.

Mutluluk Partisi genel başkanı Kemmulaoğlu, önceki açıklamalarda Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin IMF ile olan borçlarını sona erdirdiğini, ancak çeşitli kurumlardaki borçlarının kuş uçarken arttığını ve "Türkiye'nin iflasın eşiğinde olduğunu" vurguladı

Eski Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şu anda Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en büyük tehlike hakkında konuşarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın örtük eleştirisini yönlendirerek sessizliğini bozdu.


Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluşunda ve Türkiye'nin liderliğinde Erdoğan'ın akıl hocası olan Gül’ün konuşması, Erdoğan'dan ayrılan eski dışişleri bakanı Ahmed Davutoğlu'na sadık kalan “Karar” gazetesiyle röportaj yaptı.

Gül, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni ve Türk devletinin işlerini yönetme biçimini eleştirdi ve şu an için en büyük tehlikenin dış ve iç borç birikimi ve ekonominin gerilemesi olduğunu söyledi.

Yetkili, bu unsurların "devlet partisi" veya tek parti devleti mantığıyla özgürlükleri ve devlet yönetimini gözden geçirdiğini de sözlerine ekledi.

Gözlemciler, bu gazetede Gül'ün çıkışının Erdoğan'a karşı muhalefet cephelerinin birleştiğini gösterdiğine inanıyorlar

Monday 20 July 2020

Türkiye'nin dış borcu Mayıs ayı sonunda 169,5 milyar dolar.

Türkiye'nin dış borcu Mayıs ayı sonunda 169,5 milyar dolar

Türkiye Merkez Bankası Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bir yıl veya daha kısa bir sürede vadesi gelen dış borcunun Mayıs ayı sonunda bir önceki aya göre yaklaşık beş milyar dolar artarak 169,5 milyar dolar olduğunu söyledi.
Kamu kesimi borcu toplam ve merkez bankası borcunun yüzde 23,4'ünü oluşturmaktadır.

Ve Türkiye'deki para piyasaları ABD dolarının fiyatında Türk lirasına göre belirgin bir artış yaşarken, ekonomistler liranın önümüzdeki günlerde dolar karşısında düşmeye devam etmesini beklediler

Hazine ve Maliye Bakanlığı geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye'nin toplam dış borcunun geçen Mart ayı sonunda 431 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Bakanlık, Mart ayında dış borçların GSYİH'ye oranının geçen yılın aynı ayına göre% 56,9 olduğunu söyledi.

.

Telefonunuz çalsa, ‏arayan Erdoğan olsa ne yapardınız? ‏


Telefonunuz çalsa, arayan Erdoğan olsa ne yapardınız?

Sorulduğunda insanlardan farklı tepkiler
Halkın taleplerinden biri ne kadar süre dinlemeyecek!!

İnsanlar sorulduğunda farklı bir tepki gösterdi
Tepkisi gördüklerine göre normaldi.Onları olumsuz yönde etkileyen birçok değişiklik var, bu yüzden bazı insanların görüşleri olumsuzdu.
Birçok insanın yerine getirmek istedikleri birçok gereksinimi vardır, ancak bu koşullar altında bunu zor buluyorlar
Cumhurbaşkanından ülkenin durumunun gittikçe kötüleştiğini söyleyerek sorunlarını çözmesini veya terk etmesini istiyorlar
Dış dünya ile ilgileniyoruz, ancak evde çözülmesi gereken birçok sorun var
Birçok insanın iş, maaş maaşları ve ülkeleri için daha iyi ekonomik koşullar gibi gereksinimleri vardır
Erdoğan rejimi, Türkiye'de yaygın olan Corona krizinin yayılması ışığında, Türk muhalefetinin yönlendirdiği birçok şikayet ve eleştiriyle Türk rejimine, Türk cumhurbaşkanına halkını terk ettikleri ve İsrail'e iyi malzeme ve gıda ile destek verdikleri için destek verdi. YüzleşmekErdoğan rejimini İsrail'le bağlayan güçlü ilişki hakkında sorular soran bu kriz.
 Türk muhalefeti, Türk rejiminin krizi ele geçirmesinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi.

Muhalefetteki Türk Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Fayek Öztrak, Corona krizi nedeniyle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir saldırı başlattı ve bu krizde halkını terk etmekle suçladı: Corona karşısında dilenci olarak ayrıldık ..
CHP sözcüsü “Belçika ne yaptı?”, Diğer desteğin yanında iki bin avro kapatan berber dükkanlarına ve güzellik salonlarına nakit destek verdi ve diğer dükkanlara 4 bin avro verdi ve Şili hükümeti 2 milyon işçiye nakit destek vermeye başladı. Sosyal sigorta ve kayıt dışı,Ve İrlanda işini kaybeden ve serbest meslek sahibi olan küçük ustalar için haftada 203 avro ödemeye başladı ve İngiltere evlerinde kalan işçilerin maaşlarında% 80 artış sağladı.
İktidardaki günlerinin, ülkesinin dahil olduğu iç ve dış krizlerden sonra numaralandığını fark etti ve bu nedenle milisleri tahtını halkın gazabından korumak için kullandı.

Saatler önce, Türk parlamentosu, "Pazar Gözlemcileri ve Gece Mahalleleri" adlı güçlerine ve silahlanmalarına karşı güçlü bir muhalefete rağmen tasarıyı kabul etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan rejiminin, Parlamento Yerel Komitesi'nin (Gecenin Koruyucuları) olarak bilinen yasa tasarısı ile ilerleme tarihi

Yasa, Adalet ve Kalkınma ve Ulusal Hareket partilerinden oluşan kamu ittifakının çoğunluğunun ışığında beklenen bir adımla Parlamentonun Genel Kurulunda oylandıktan sonra onaylandı.

Sunday 19 July 2020

Türkiye'deki Suriyelilere karşı nefret kampanyaları ..

KaraAnkara - Hashtag # SuriyelilerEvineDönsün ile zirveye yerleşti
 Twitter'daki en popüler hashtag'lerin listesi. Hashtag, Suriyeli mültecilerin Türk topraklarından atılmasını ve "evlerine" sınır dışı edilmelerini gerektiriyor.

.kullanılabilir bir yandan mültecileri sınır dışı etme talebi, diğer yandan da görülebilir. Hashtag hashtag'leri, Suriyelilere Türk vatandaşlığı verilmesinin Türk siyasi sahnesini değiştirebileceğini söylüyor. türk Safet Avet, Suriye sınırlarında gönderilmelerini talep ederek "Kilis, Entab ve Kahraman Maraş şehirlerindeki nüfusun Suriyeliler Türkiye'ye geldikten sonra değiştiğini" yazdı.

mogherdon, Türk hükümetinin Suriyelilere yardımcı yardım Türk vatandaşlarının basit kategorisi pahasına olduğunu doğruladı.

Türkiye'de son dalga Suriyeli mültecilere karşı nefret ve şiddet dalgaları tırmandı; iktidar partisini Suriyeli mültecilere yönelik politik söylemlerini ve politikalarını değiştirmeye yönlendiren siyasi muhalif akımlarınıpolitikaları izlemeleri için yönlendiren bazı mülteci akımları kullanıldıÜlkeleri en kısa zamanda.çeşitli analistler, Ankara'daki kötüleşen ekonomik durum ışınıdı reıyıkirıınıııııııııııııııııııııısöylentilerin yayı ve bunlarla ilgili olumsuz basmakalıp dedikodulara Türk draması nedeniyle bağlanıyor. Ayrıca mülteci kamplarının kurulacağı alanların sosyal ve tutarlı bileşimi de dikkate alınmalıdır. kampanyalar başlattı.

Türkiye'deki bazı Araplar Türkiye'de ırkçılıktan söz ettiler
Mısırlı bir genç, İstanbul'daki metrobüste ırkçı bir pozisyona maruz kaldı
mısırlı bir genç, İstanbul'daki metrobüste ırkçı bir pozisyona maruz kaldıtürkiye'de yaşayan Arapların ümidi, sıradan ve hükümet Türk vatandaşlarının uygulamalarında somutlaştırılmış olduğu ırkçılık ve ayrımcılıkla çarpışan yeni bir topluma entegrasyon hayallerinin çalışması, yeni bir yaşamın başlangıcını yavaş yavaş azaltmaktadır.

istanbul'da yaşayan Mısırlı bir genç olan Abdül-Bari Mansi, kendisinin ve ailesinin yaşadığı bir kazanın ayrıntılarını yayınladMansi, bin kereden fazla bulunan bir yazıda, bebek arabasını kardeşi eşinin metrobüsden inmesi için hazırlanırMansi'nin onu sakinleştirmeye çalıştığında, güçlü bir tokatla karşı karşıya geldiğini söyledi.
.Abdullah adlı bir Mısırlı genç, Facebook'taki bir gönderide, İstanbul merkezli için İstanbul'da bir konut kompleksi içinde yaşadığı için ırkçı tutumlarıyla karşılaşacağını söyledi.

başlangıçta, ev sahibinin evini Mısırlı gençlere kiralamaktan çekinmesi ve sureti olduğunu düşünmesi daha sonra konut kompleksinin çalışması ile uzlaşmaya maruz kaldığı zamandı.

Abdel Nasser adı ve bu iki durumdan biri için fazla bir süre önce, ayaktaki yaralanmasına rağmen bacağını alçak bir masadan indirmeye zorlanmıştır.

Bursa'da cinayet: 17 yaşındaki Suriyeli genç vahşice

17 yaşında olan Suriyeli oğlan Hamza Ajan, dün, Çarşamba gününden bir gün önce pazardan sebze satan bir grup Türk'ün kendisine saldırmasının ardından Bursa'nın Gürcistan kentindeki Gursoua Çarşısı'nda öldürüldü.
(Hamza), bazı sebze satıcılarını kendileri tarafından aldatılmış bir Suriyeli kadına hakaret etmekten caydırmaya çalışırken ciddi bir şekilde dövüldü ve sonra onu ciddi şekilde dövdü.

Kurbanın babası Hamza'nın video klibinde, oğluyla olanların ayrıntılarını verir ve oğlu maruz kaldığında, sadece hakaretlerden memnun olmadığı için şok geçirir.

"Hamzah Ajan" ın babası yetkililerinin sadece babasının ve ağabeyinin onu gömmesine izin verdiğini söyledi.

Türk hükümetinden konuyu takip etmesini ve oğlunun kanını boş yere durdurmamasını, Suriyeli mültecilere karşı artan ırkçılığa bir çözüm bulmasını ve zarar verenlertor

Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmeleri konusunda Türkiye üzerindeki baskı artıyor. Bu şaşırtıcı değil. 3.6 milyondan fazla mülteciyle Türkiye, on yıldan kısa bir sürede dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke oldu. Bu Türk siyaseti için bir şoktu ve halk hoşnutsuzluğu popüler kamuoyu yoklamalarına yansıdı. Temmuz ayında yapılan bir ankette, Türk toplumunun geçmişte Suriyeli mültecileri sıcak bir şekilde aldığını bilen Türklerin yüzde 82'sinin Suriyelileri evlerine geri döndürmek istedikleri görülüyor, ancak son zamanlarda ara sıra şiddetli olaylar yaşanıyor

Ancak mültecileri Suriye'ye geri göndermede ısrar etmek yerine, Türkiye, Avrupa Birliği ile birlikte, Suriyelilerin Türkiye ekonomisinin daha üretken ve kendine güvenen üyeleri olmalarına yardımcı olacak politikalar aramalıdır.

Bu tepkilerin nedenlerinden biri, mültecilere ev sahipliği yapmanın ekonomikliğinin sürekli azalmasıdır. Bu, Türkiye ekonomisinin zayıf performansıyla daha da kötüleşiyor. Büyüme hızlarının yavaşlaması ve hatta azalması ile işsizlik artar ve çoğu Suriyelilere bunu suçlar. Bu ortamda, hükümetin mülteciler üzerindeki konumu olumsuz hale geldi. Sadece açık kapı politikası terk edilmedi, aynı zamanda Idlib'den gelen yeni bir mülteci dalgası olasılığı arttıkça, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Suriye'de mültecilerin geri dönebileceği ve Suriyelilerin Avrupa'ya geçmesine izin vermek için “açık kapılar” tehdidinde bulunabilecekleri güvenli bir alan oluşturulmasını istiyor.

Hükümet Suriyelileri geri döndürme konusunda giderek artan bir baskı altında ve bazı yorumcular yakın zamanda yapılan belediye seçimlerinde AK Parti adaylarının yenilgisini bu kızgınlığa bağladılar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, hükümet Temmuz ayında Türkiye'de yaşayan Suriyeliler için katı koşulları arttıran bir politika açıkladı. Buna, yetkililerin gönüllü olarak tanımladığı ani geri dönüşler eşlik etti, ancak insan hakları örgütleri onları zorunlu geri dönüş olarak kabul etti.

Ancak Suriyelilerin evlerine dönmeleri konusunda ısrar etmek gerçekçi bir politika seçeneği değildir. Suriye tehlikeli bir çatışma alanı olmaya devam ediyor ve çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak zor. 2017 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Suriye'deki durumun geri dönüş için güvenli olmadığı ve zorunlu geri dönüşün yaşama hakkının ihlali olduğuna karar verdi. İşe alım, gözaltı ve ayrım gözetmeyen tutuklama ile karşı karşıya kalan birçok geri dönen kişinin raporları ortaya çıktı. İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar, Suriyeli mültecilerin zorla geri gönderilmelerini tekrar tekrar eleştirerek geri göndermeme ilkesinin ihlali anlamına geliyor.

Saturday 18 July 2020

Meclis üyeleri birbirinin üzerine yürüdü!

İBB Meclisi’nde Ayasofya’nın planlara “Ayasofya Kebir Camii Şerifi ve Külliyesi” olarak işlenmesi sırasında “FETÖ” gerginliği yaşandı. AKP ve CHP’li meclis üyeleri birbirinin üzerine yürüyünce oturuma ara verildi.

İBB Meclisi temmuz ayı oturumlarının, 2. Başkanvekili Ömer Faruk Kalaycı tarafından yönetilen son bileşimi Yenikapı'daki Avrasya Gösteri Merkezi'nde gerçekleştiriliyor.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclsi üyesi Fahrettin Kayhan, İBB Meclisi Temmuz Ayı 4. Oturumu’nda FETÖ ile AKP ilişkisine değindi.

Kayhan’ın yaptığı konuşma sonrası gerginlik yaşandı AKP’Li meclis üyeleri Kayhan’ın üzerine yürüdü.

Kayhan konuşmasında AKP sıralarına seslenerek 2004 ve 2020 yılları arasını kapsayacak bir araştırma komisyonu kurma teklifinde bulundu.

Kayhan, "AKP döneminde FETÖ'ye arsa verildi mi? Yiyorsa bununla ilgili araştırma komisyonu kuralım" dedi.


AKP-MHP oylarıyla Hacıosman Korusu’nun adı ‘Hacıosman Atatürk Kent Ormanı’ oldu

Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre, verilen aranın ardından Meclis gündemine Hacıosman Korusu’nun isminin “Atatürk Kent Ormanı” olarak değiştirilmesine ilişkin teklif geldi. AKP ve MHP Grubu’nun çoğunlukta olduğu komisyon, teklife ilişkin verdiği görüşte “yöre dışındaki insanlar tarafından da bilinen bölge isminin yok olmaması ve Atatürk isminin tek başına kullanılması durumunda neresi olduğunun bilinmesinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle korunun “Hacıosman Atatürk Kent Ormanı” olarak isimlendirilmesini uygun gördü.

"Bu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı çok büyük ayıptır"

CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı, “Bu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı çok büyük ayıptır. Eğer Atatürk isminin önüne bir şey getirecekseniz bu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olur, başka bir şey olmaz. Eğer bir yer ibaresi ifadesi varsa, Atatürk Kent Ormanı Hacıosman Korusu diyebilirsiniz. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Atatürk ismini niye bu kadar engellemeye çalışıyorsunuz gerçekten bilemiyoruz” diye konuştu.


Türkiye 7 gazeteciyi Libya'daki askeri faaliyeti hakkında bilgi yayınladığı için cezalandırdı

Yedi gazetecinin yargılanması bugün Türkiye'de, devlet sırlarını açığa vurma bahanesiyle başladı; Geçen Şubat'ta Libya'da öldürülen istihbarat subayının cenaze töreni hakkında raporlar yayınlamanın yanı sıra, Libya topraklarındaki Türk askeri faaliyetleri hakkında bilgi açıklamak için.


"ABC News" ABD haber ağı, Türk yerel istihbarat yasalarını ihlal etmek ve gizli bilgileri gazetecilere ifşa etmekle suçlanıyor ve yedi gazeteci 19 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir.
Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre, Türkiye, dünyadaki en büyük hapishane hapishanesidir.Acil durum sırasında yaklaşık 300 gazeteci ve medya çalışanı, çok sayıda keyfi gözaltı ve sorgulama ile mahkeme öncesi tutuklu gazeteciler de dahil olmak üzere halen hapiste olan gazeteci sayısı tutuklandı. 191 gazetecişuan.Rapordaki katılımcılar, Türkiye'de hükümetin daha fazla ifade özgürlüğü elde etmek için gazetecilerin koşullarını önemli ölçüde iyileştirmeleri ve Türkiye'nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar kapsamındaki yükümlülüklerini göz ardı etmeyi bırakırken uluslararası organlarla işbirliği yapma taahhüdünü istediler.

Rapor, Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile tam işbirliği yapmaya ve kararlarını derhal, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'nin kararlarına uygun olarak, yabancı izleyicilerin Türkiye'de halihazırda tutulan davalara karşı yasal davalara tam erişimine izin vermeye ve devam eden gazeteci ve akademisyen davalarını açmaya çağırdıAvukatlar ve diğer insan hakları savunucuları soruşturma için.Raporda, Türkiye'de terörizmle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi için dosya açıldı, Ankara hükümetinden terörle mücadele yasalarını ve ceza yasasını gazetecileri, blogcuları, aktivistleri ve diğer sivil toplum aktörlerini kovmaktan, bu tutukluları hapishaneden serbest bırakmak ve bekleyen tüm suçlamaları düşürmek için talep etmesini talep etti


Ankara, Libya'da "Türk İstihbaratının" sırlarını açığa çıkarmak için 3 gazetecinin tutuklanmasını genişletti
25 Haziran 2020 Perşembe, 12:27
Ankara, bir Türk mahkemesi Libya'da "Türk İstihbaratının" sırlarını açığa çıkarmak için 3 gazetecinin tutuklanmasını genişletti
(Ajanslar):

Bir avukat, bir Türk mahkemesinin Libya'da iki Türk istihbarat memurunun öldürülmesine ilişkin bildirimlerinde devlet sırlarını açığa vurma suçlamasıyla, hepsi yargılanmakta olan 3 gazetecinin serbest bırakılmasını ve diğer 3 kişinin hapsedilmesini emrettiğini söyledi.

Davanın Mart ayının başından beri tutuklu bulunan altı kişi de dahil olmak üzere, davadaki sekiz sanık, "Russia Today" in bildirdiğine göre, Türk istihbarat servisinin iki üyesinin kimliğini ortaya koymakla suçlanıyor.

Türkiye, Halife Haftar liderliğindeki doğu Libya (Libya Ulusal Ordusu) kuvvetleri tarafından 14 aylık başkent Trablus'a saldırılmasına yardım eden uluslararası kabul görmüş Ulusal Anlaşma hükümetine Libya'da askeri destek ve eğitim sağlıyor.


Davada yedi gazeteciye yöneltilen suçlamalar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Türkiye'nin Libya'da "çok şehitli" olduğunu açıklamasından kısa süre sonra yayınlanan makale ve yazılara odaklanıyor.

Sekizinci zanlı, Türkiye'nin batısındaki Akisar belediyesinin bir çalışanıdır ve gazetecilere iki ölü istihbarat memurundan birinin cenazesinin fotoğraflarını sunmakla görevlidir.

Avukat Jalal Ulgen, mahkemenin bugün Çarşamba günü, sanığın Parish Türkoğlu'nun Uda TV web sitesinden ve Farahat Jelik ve Aiden Kaiser'in Yeni Yasam gazetesinden serbest bırakıldığını söyledi

Thursday 16 July 2020

Personel fazlası" denilerek 2 bin kişi emekli edilmişti: TRT, 3 bin 149 kişiyi sınavsız olarak işe aldı 3 bin 149 kişi sınavsız olarak işe alındı"


3 bin 149 kişi sınavsız olarak işe alındı”
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ise tasarruf başta olmak üzere çeşitli gerekçelerle 2 bine yakın personeli emekli eden, 169 personeli de “istihdam fazlası” diyerek farklı kurumlara gönderen TRT’nin 3 bin 149 kişiyi işe aldığını bildirdi.

Sertel, “TRT’nin 2017’de 7 bin 133 personeli vardı. KHK ile ihraç edilenler ve bin 774 kişi emekli olunca personel sayısı 5 bin 303’e düştü. Ancak 3 bin 149 kişi sınavsız olarak işe alındı ve şimdi 8 bin 452 oldu” dedi.

TBMM’de TRT ile ilgili araştırma önergesi ele alınırken konuşan CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi de, “TRT, partizanlığın doruk noktasına ulaşmış, muhalefetin söz hakkının gasp edildiği, halkın sırtından toplanan vergileri nereye harcadığı belli olmadığı bir kuruma dönüşmüştür” dedi.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre, Hamzaçebi, TRT’nin 2017 ve 2018 yılı faaliyet raporlarını Sayıştay’a göndermediğini söyledi. TBMM’de konuşan Hamzaçebi, “2018 yılında TRT’nin toplam satışlarının maliyeti (dizi, belgesel, film vb) 1.6 milyar TL, faaliyet giderleri 1.1 milyar TL, toplam maliyet 2.7 milyar TL. Satışlardan elde ettiği hasılat ise 292 milyon TL. Sayıştay bandrol geliri ve elektrik faturalarını da dikkate alarak bir hesap yaptı. Sayıştay’a göre TRT’nin 2018 bilançosu 92 milyon lira zararla kapandı. Halkın sırtından toplanan vergiler TRT’ye gidiyor, TRT istediği gibi bunu harcıyor ve hesabını vermiyor” dedi.


 
Personel fazlası" denilerek 2 bin kişi emekli edilmişti: TRT, 3 bin 149 kişiyi sınavsız olarak işe aldığı

TRT'de personel fazlası olduğu gerekçesiyle emekliliğin fazla ikramiye verilerek teşvik edilmesi ve bazı personelin de başka kurumlara gönderilmesinin ardından kuruma 3 bin yeni personel alındığı ve 5 bine düşen kadronun yeniden 8 bini aştığı belirtildi.  İyi Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk, TRT'nin 3 bin 149 kişiyi sınavsız olarak işe aldığını ve kadrosunun şuanda 8 bin 452 olduğunu ifade etti.

Sözcü'den Deniz Ayhan'ın haberine göre, İyi Partili Koncuk, ''TRT'de 2 bin civarında yetişmiş personel emekli edildi. Emekli olmayanların bir kısmı da Devlet Personel Başkanlığı'nda havuza atıldı. Akabinde, 3 binin üzerinde yeni eleman alındı'' dedi.

"3 bin 149 kişi sınavsız olarak işe alındı"
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ise tasarruf başta olmak üzere çeşitli gerekçelerle 2 bine yakın personeli emekli eden, 169 personeli de “istihdam fazlası'' diyerek farklı kurumlara gönderen TRT'nin 3 bin 149 kişiyi işe aldığını bildirdi. Sertel “TRT'nin 2017'de 7 bin 133 personeli vardı. KHK ile ihraç edilenler ve 1774 kişi emekli olunca personel sayısı 5 bin 303'e düştü. Ancak 3 bin 149 kişi sınavsız olarak işe alındı ve şimdi 8 bin 452 oldu'' dedi.

"TRT, partizanlığın doruk noktasına ulaşmış"
TBMM'de TRT ile ilgili araştırma önergesi ele alınırken konuşan CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi de, ‘'TRT, partizanlığın doruk noktasına ulaşmış, muhalefetin söz hakkının gasp edildiği, halkın sırtından toplanan vergileri nereye harcadığı belli olmadığı bir kuruma dönüşmüştür'' dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, TRT'nin 2017 ve 2018 yılı faaliyet raporlarını Sayıştay'a göndermediğini söyledi. TBMM'de konuşan Hamzaçebi, “2018 yılında TRT'nin toplam satışlarının maliyeti (dizi, belgesel, film vb) 1.6 milyar TL, faaliyet giderleri 1.1 milyar TL, toplam maliyet 2.7 milyar TL. Satışlardan elde ettiği hasılat ise 292 milyon TL. Sayıştay bandrol geliri ve elektrik faturalarını da dikkate alarak bir hesap yaptı. Sayıştay'a göre TRT'nin 2018 bilançosu 92 milyon lira zararla kapandı. Halkın sırtından toplanan vergiler TRT'ye gidiyor, TRT istediği gibi bunu harcıyor ve hesabını vermiyor” dedi.

Van'da Artos Dağı'na çarpıp düşen keşif uçağından 7 kahraman şehit

Van'dan çok üzücü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Van'da düşen keşif uçağına ilişkin, "Ekiplerimiz Artos Dağı'nın 2 bin 200 rakımına uçağımızın çarparak kırıma uğradığını ve 2'si pilot olmak üzere kahraman 7 evladımızı kaybettiğimizi bize bildirdiler." dedi. Öte yandan bir acı haber de Siirt'ten geldi. Siirt'in Pervari ilçesi Doğan köyü bölgesinde çıkan çatışmada ağır yaralanan 2 polis memuru hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

Türkiye Basketbol Federasyonunun Twitter'dan yayımladığı taziye mesajında, "Van'da keşif uçağının Artos Dağı'na çarpması sonucu şehit olan emniyet personellerimize ve Siirt'in Pervari ilçesinde teröristlerle çıkan çatışma sonucunda şehit olan özel harekat polislerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileriz." denildi.

Galatasaray Kulübünün sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımda, "Van'ın Gevaş ilçesinde keşif uçağımızın düşmesi ve Siirt'in Pervari ilçesinde düzenlenen operasyon sırasında çıkan çatışma sonucu şehit olan emniyet mensuplarımıza Allah'tan rahmet, kederli aileleri ile yüce milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz." ifadelerine yer verildi.
Fenerbahçe Kulübünün Twitter'dan paylaştığı mesajda, "Van'da keşif uçağının Artos Dağı'na çarparak düşmesi sonucu şehit olan emniyet personellerimize ve Siirt'te teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan özel harekat polislerimize Allah'tan rahmet, aileleri ve milletimize başsağlığı dileriz." denildi.

Van’dan keşif için havalanan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait uçak görevden dönerken Artos Dağı’na çarptı. Uçakta bulunan ikisi pilot beşi teknik personel yedi emniyet mensubu şehit oldu.

Acı olayı sosyal medya hesabından duyuran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

* Van Hakkari Görev uçuşunda bulunan insanlı keşif uçağımız, Maalesef Van Gevaş’ta bulunan Artos Dağı’na çarparak kırıma uğramıştır.
* Uçak içersinde 2’si pilot, 5’i teknik personel olmak üzere, toplam 7 Emniyet mensubumuz Şehit oldu. Milletimizin başı sağ olsun…

İstanbul Başakşehir Futbol Kulübünün Twitter hesabından yayımlanan mesajda, şunlar kaydedildi:

"Van'ın Gevaş ilçesinde yaşanan elim uçak kazasında ve Siirt'in Pervari ilçesinde hain terör saldırısında şehit olan güvenlik güçlerimize Yüce Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun."

Öte yandan Süper Lig'de yer alan diğer kulüpler de şehit düşen güvenlik görevlileri için taziye mesajı yayımladı.



Wednesday 15 July 2020

Erdoğan'ı ülkedeki tutuşunu sıkılaştırmak ve tüm rakiplerinden kurtulmak için darbeyi karalamakla suçlayan teoriler ortaya çıktı

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana, dört hükümet darbesi ile siyasi hayata çok sayıda askeri müdahaleye tanıklık etti; bunların ikisi, ordu hükümetin kontrolünü kontrol etmeden hükümetin değişmesine yol açtı.

Ancak tüm bu darbelerin ülke için korkunç sonuçları oldu ve birçok can aldılar. Hiçbiri 15 Temmuz 2016 gecesi ile karşılaştırılamaz.

Ama bu darbe girişimini bekliyorduk? hayır. Türk ordusunun orta liderlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liberal olmayan politikalarından memnun olmadıklarının konuşmasının ortasında bile, darbe birçokları tarafından pek olası değildi.

Bunun birkaç nedeni vardır:
Birincisi, ordunun siyasi hayata müdahalesini sınırlamak, iktidar ve hükümet oluşumundan bu yana iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ana taahhütlerinden biri olmuştur
Ancak Erdoğan, üst düzey askeri komutanların durumunun kontrolünü elinde tutuyor gibi görünüyor.

Jandarma ve hava kuvvetleri 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirenler ise bu özellikle belirgindir.

Ordunun büyük kesimi darbe girişimini şiddetle kınadı.

Bu başarısız darbe girişiminin arkasında kim olduğuna dair birçok teori var.

Bir teori Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasında olduğunu ve bunun Erdoğan'ın daha fazla güç kazanmak istediği "sahte bir süreç" olduğunu öne sürüyor, ancak mantık olayın sahte bir süreçten uzak olduğunu gösteriyor.

Kürt hareketi, Kemalistlerin orduda mevcut oldukları başka bir teoriyi benimserken, modern laik Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün takipçileri Fethullah Gülen'in takipçilerini aldattı ve bu darbeyi gerçekleştirerek onları devirmeye karar verdi.

Kemalistler bu darbenin başarısız olacağını biliyorlardı ve ardından Erdoğan Gülen taraftarlarına karşı hareket edip orduyu ve devletlerini temizlemek için harekete geçecekti.

Bir polis yetkilisi tarafından açıklanan üçüncü teori, Adalet ve Kalkınma Hükümetinin 16 Temmuz'da ordudaki Gülen hareketinin destekçilerini tutuklamayı planladığını ve bu planları öğrendiklerinde 15 Temmuz'da hızlı bir askeri darbe uygulamaya karar verdiklerini, bu yüzden karışık ve değiştiğini gösterdi. Organizatör.

Avrasya Tüneli’nin yılbaşına kadar tüm gelirleri şehit ve gazilere aktarılacak

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrasya tünelinin kaynaklarının, İstanbul'daki son bombalama olaylarına kurban giden Türkiye'nin şehitlerinin ailelerine ve ailelerine tahsis edileceğini söyledi.

Türkiye Cumhurbaşkanı, Sosyal Dayanışma Bakanı'nın tünelin kaynaklarını toplayacağını ve yıl sonuna kadar şehit ailelerine ve ailelerine yönlendireceğini de sözlerine ekledi.

Erdoğan, Türk hükümetinin önümüzdeki yıl Avrasya tüneli 15 Türk lirasını geçmek için bir ücret almak istediğini belirtti.



Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, esas olarak ciddi bir ekonomik krizden muzdarip Türklere baskı yapmaya devam etti.

Avrasya Tüneli'nin İstanbul, Türkiye'de yönetimi, tünel geçiş ücretlerinin Şubat 2020 başı itibariyle% 56 arttığını açıkladı.

Bakanlık, yaptığı açıklamada, küçük otomobiller için tek yönlü tüneli geçme ücretlerinin 36,40 liraya ve minibüsler için 54,70'e yükseldiğini belirtti.

Küçük arabalar tünel geçişi için 23.30, minibüsler 34.90 lira ödedi.

Yeni artıştan sonra, tünel geçiş ücreti 20 Aralık 2016'da 1.2 milyar dolarlık bir maliyetle resmi olarak açılmasından bu yana% 119 arttı.


Tuesday 14 July 2020

Kılıçdaroğlu: Erdoğan darbeyi biliyordu


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çoklu baro ile Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne dinamit koyulduğunu söyledi.

Grup Toplantısı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerine bugün vefat eden adalet Ağaoğlu’nu anarak başladı: “Adalet Ağaoğlu’nu kaybettik. Edebiyat dünyamızın ve hepimizin başı sağ olsun. Sadece bugüne değil yarına da kalemleriyle ışık tutan edebiyat dünyası her zaman bizim için çok değerlidir.”

DEVLET KİMLERE TESLİM EDİLDİ?: Patlamamış enkazın başka bir yere taşınması gündeme. Kim aldı bu kararı bilmiyoruz. Hiçbir önlem alınmıyor. Oradaki patlamada da üç askerimiz şehit oluyor. Bunların hakkını ve hukukunu aramak bizim namus borcumuzdur. Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini değil, 11 yılda beş kez fabrikasında patlaması olan patronu arıyor. Devletin kimlere teslim edildiğini Sakaryalılar’ın da bilmesi gerek.

YOLSUZLUK YAPAN YOLSUZLUĞU SORAMAZ: 60 dolardan asfalt alıyorlar, aynı firmadan 60 dolardan değil 25 dolardan asfalt aldı Ankara Büyükşehir Belediyesi… Saray’ın sorması gerekmiyor mu? Bu malı kim götürdü? O soramaz, biz soracağız. Yolsuzluk yapan, yolsuzluğu soramaz…
Kılıçdaroğlu’nun konuşması özetle şöyle:

DEVLET KİMLERE TESLİM EDİLDİ?: Patlamamış enkazın başka bir yere taşınması gündeme. Kim aldı bu kararı bilmiyoruz. Hiçbir önlem alınmıyor. Oradaki patlamada da üç askerimiz şehit oluyor. Bunların hakkını ve hukukunu aramak bizim namus borcumuzdur. Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini değil, 11 yılda beş kez fabrikasında patlaması olan patronu arıyor. Devletin kimlere teslim edildiğini Sakaryalılar’ın da bilmesi gerek.

İmamoğlu, Kanal İstanbul itiraz dilekçesini sundu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’la ilgili itiraz dilekçelerini, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sundu. İmamoğlu, "Toplumun bu konuda duyarlı olacağını, uyanık olacağını biliyoruz. Bu siyasi bir mesele değildir. Milli bir meseledir. Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir. İtirazımı bu duygularla veriyorum. Allah, İstanbul’u akla ve bilime inanmayanların şerrinden korusun" dedi.
 
  İstanbul’da yapılması planlanan Kanal İstanbul projesiyle ilgili iki itiraz dilekçesi sunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’daki yatırımın ve kentsel dönüşümün çözümleri bulma imkanı var iken, böyle bir inatla, böyle bir ısrarla bir süreç yönetmek, gerçekten çok üzücü” dedi. Dilekçesini Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne veren İmamoğlu, “İşin daha kötüsü burada ‘Şu ülkeden, bu ülkeden’ birileri zengin olsun diye de planlama yapılıyor. 

 Bunlar ne kadar zeki insanlarmış ki 6-7 sene önce, 8 sene önce tarım alanlarından yerler almışlar. Şimdi o yerler iş merkezi, konut, turizm alanı olacak. Buradaki arazi hareketlerinin kimlerin üstüne olduğu belli. Yani bu kadar aşikar, ekonomik, sosyal, milli duygular üzerinden, şehircilik üzerinden, içi ihanet dolu bir süreç. Onun için toplumun bu konuda duyarlı olacağını, uyanık olacağını biliyoruz. Bu siyasi bir mesele değildir. Milli bir meseledir. Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir.

 İmamoğlu'ndan Kanal İstanbul planlarına itiraz: İstanbul'a çok büyük bir ihanetin parçasıdır

Kanal İstanbul'un maliyetinin küçük bir bölümü ile depreme karşı önlem alınabileceğini ve kentsel dönüşüm yapılabileceğini öne süren İBB Başkanı binlik ve 5 binlik planlara itiraz etti.

 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul Çevre Düzeni ve İmar Planlarına itiraz dilekçesini sunmak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne giderek itiraz dilekçesi verdi.

Daha önce 100 binlik planlamaya itiraz eden İmamoğlu'nun bu kez verdiği dilekçe 5 binlik ve binlik imar planlarına itirazı kapsıyor.

İBB Başkanı itiraz dilekçesini sunarken aynı zamanda itirazın gerekçelerini de sıraladı. Ekonominin kötü gidişatı ve salgın koşullarında alelacele planlama sürecinin askıya çıkarıldığını belirten İmamoğlu, Kanal İstanbul'un maliyetinin küçük bir bölümü ile dahi deprem ve kentsel dönüşüme yönelik adımlar atılabilebileceğini söyledi.

İBB Başkanı İmamoğlu'nun .Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nde konuya dair söyledikleri şu şekilde:

"Ne yazık ki İstanbul için en büyük tehditlerden biri olduğunu bilimsel olarak bildiğimiz Kanal İstanbul'la ilgili sürecin böyle alelacele apar topar 5 binlik etkinlik süreçlerini bu seviyeye getirip, ilana asmak İstanbul'a çok büyük bir ihanetin parçasıdır. Bu manada bu girişimi başlatıyoruz. Daha önce 100 binlik planları itiraz ettiğimiz gibi bugün hem onu yeniliyor, hem de binlik ve 5 binlik planlara dair itirazımızı veriyoruz. Bundan sonra hukuksal süreçleri de takip edeceğiz. Bu benim kişisel başvurum, kurumsal başvurularınız da olacak.

Monday 13 July 2020

Jakuzi içinde ‘ulan fakirler’ diyen AKP’li gençlik kolları başkanı istifa etti


Şanlıurfa AKP İl Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Salih Saraç’ın video sosyal medyaya düştü ve büyük tepki çekti. Saraç, eleştirilen videosunun yayılması hakkında suç duyurusunda bulundu.

Twitter’da birçok hesapta paylaşılan videonun binlerce yorum almasından sonra istifa ettiğini açıklayan AKP’li başkan şunları söyledi:


Ben burada bir kesimi aşağılayıcı ya da küçük düşürücü düşünerek kesinlikle hareket etmedim. Video gerçekten saf ve temiz bir niyet ile izlendiğinde ironi amaçlı çekilen bir video olduğu ve asla toplumun bir kesimini aşağılamak amacı gütmediği görülecektir.

Gelinen noktada konunun davamıza, partimize ve gençlik kolları teşkilatlarımıza zarar verdiğini görmekteyim.Bu sebeple Ak Parti Şanlıurfa İl Gençlik Kolları Başkanlığı görevimden, halkımdan ve bu davaya gönül vermiş dava arkadaşlarımdan özür dileyerek ayrıldığımı bildiriyorum.”

Katar Emiri'nin annesi Şeyha Moza Kanal istanbul güzergahında arazi toplamış

Katar İstanbul'un ekonomik zayıflığından faydalanıyor

Katar Emiri’nin annesine Kanal İstanbul piyangosu
Kanal İstanbul’un çevresinde kurulacak yeni şehrin uygulama imar planları onaylandı. Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza’nın Baklalı’da satın aldığı 44 dönümlük tarla, turizm ve ticaret alanı oldu

Kanal İstanbul'un çevresinde kurulacak yeni şehrin uygulama imar planları onaylandı. Katar Emiri'nin annesi Şeyha Moza'nın Baklalı'da satın aldığı 44 dönümlük tarla turizm ve ticaret alanı oldu.

Sözcü gazetesinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011 yılında 'çılgın proje' olarak duyurduğu Kanal İstanbul projesine yönelik tartışmalar sürerken, çevresinde kurulacak yeni şehir için imar çalışmaları devam ediyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yedi etaptan oluşan 1/5000'lik Nazım ve 1/1000 Uygulama İmar Planı hazırlıyor. Projenin ilk üç etabından oluşan ve Arnavutköy ile Başakşehir ilçelerini kapsayan planlar bakanlık tarafından 2 Temmuz'da itiraz süreci için askıya çıkarıldı.

Çevre ve Şehirlik Bakanlığı'nın hazırladığı yeni planlarda Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed el-Sani'nin annesi Şeyha Moza bint Nasır el-Missned'in şirketinin satın aldığı arazi yapılaşmaya açıldı.

Turizm+ticaret alanı olarak olarak belirlenen 44 dönüm arazide emsale dahil 22 bin metrekare inşaat yapılabilecek. Yüksekliği en çok zemin+2 kat ile sınırlandırılan arazinin tamamında turistik yapılar inşa edilirse, iki bodrum katı iskan edilebilecek. Toplam emsal inşaat alanının en çok yüzde 30’u ticaret alanı olarak ayrılabilecek.

Plana göre, turizm+ticaret alanlarında iş, alışveriş ve yönetim merkezi, otel, motel, ofis, büro, lokanta, çarşı, çok katlı mağazalar, banka ve finans kurumları inşa edilebilecek. Bu işlevler bir arada olabileceği gibi ayrı bloklar şeklinde de projelendirilebilecek.

'Arazinin değeri beşe katlandı'
Gayrimenkul değerleme uzmanları, Triple M Gayrimenkul'ün alım yaptığı tarihte bölgede metrekare birim fiyatının 300 lira seviyesinde olduğuna dikkat çekerek arazinin 12-13 milyon lira bedelle satın alınmış olabileceğini ifade etti.

Türkiye Borsası'nda 24 yıl sonra ilk kez deprem nedeniyle işlemler durduruldu.

Türkiye Menkul Kıymetler Borsası, deprem nedeniyle yaşanan yoğun satışların ardından bugün 24 yıl sonra ilk kez hisse senedi alı...